Boğazımıza sarılmış bir dünya bu
Büyük diyetlere kendimizi ödediğimiz…
Dişlerini alınlarımıza gömmüş
Kuytuların örümcek ağı unutulmuşluğunda.
Soluksuz tükenişlerin yazılmadan yaşanan
İnsansız devrimlerin ‘hep yenik’ tarihiydik.
( Unutmayı ezberledik küçük – mutlu yüz çizgilerini.
Yalnızlığı giydik bedenimize. İnsan seven aklımıza
‘hiç kimsesiz’ gelecekler dayattık. Evreni sığdırdığımız
o mangal yüreklerimize küçücük bir kıvılcım sıçrar diye
ölüm gibi ürperdik. Dünyayı değirmen edip, her sabah
yeniden kuşandığımız kargılarımızı ‘soyağacımız’ a dayadık,
uyuduk… Düşlerimizde bir dala asılı gördük kendimizi.
Uyandık, boğazımızda ip izleri vardı ve büyüklerimiz her sabah
kargımızın bıçağını bilediler biz dışarı çıkmadan. )
Birkaç soru yanaştı kıyımıza apansız
Belliydi yanıtları, ama biz uzak – ıssız
Sabahların yanıtsız med – ceziri uğruna
Az kaldı gökyüzünü mızrağa takacaktık.
Sonra birisi geldi.
Tuttu ellerimden.
Tüm soruların yanıtı ‘Yeter’ mi, dedi. ‘Evet’ dedim…
Sonra,
Uyandım ki, her şey gerçek.
23.09.1996 - Çorlu
-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder