14.05.2009

Sevgiliye Bir Şarkı

"Bir insandan zorla bir şey alınabilir ama,
zorla bir şey verilemez." (Panait Istrati)

Başkasının yeşili bahar getirmez sana
Ellerin çiçeğiyle şenlik gelmez dalına
Sen kendi gönlündeki sevinçlere sarıl bak
Beklesen vurmaz hazan, gönlündeki sevdana.

Nasıl istersen söyle, tanışmıyor olalım
Çıkmam artık yoluna, yasak bilsin ayağım
Avutamaz bilirsin bir başka sevda beni
Önce gönlüm kıpırdar, sonra kalpte duyarım.

Uçarı baharları toplarsın eteğine
Dünya senle şenlenir, hep muhtaç sevincine
Sensiz kuşlar şakımaz, küser yaprak çiçeğe
Benzi solar güllerin, dalında kurur meyve.

Önce sen bırak beni, ben geçmeden herşeyden
Son giden olma sakın, mutlaka gideceksen
Yitirdiğim an seni, avutmasın hiçbir şey
Senin terk ettiğine ben önem vermem zaten.

( Shakespeare - Soneler' den devşirme )

13.05.2009

Kezzap Tadında

Elimde resmin ve ben şimdi ağlamaklıyım
geçti yıllar, bitti zaman
ardıma bakmalı mıyım

Yokluk insan yokluğudur, durgun sularda ışık beklemek gibi
derin bir yara izi alın çatımda suskun yürüyen
yeşil turunç bahçeleri kokusunda
uzun, gülümseten geceden sabaha

Hazır asker sözlerim amma
defterim sayfasız, heyhat

Heyhat, kezzap tadında bir sızı boğazımda düğümlü
için için sızlayan kimsesiz, ıssız gece
çıra kokulu tutuşmalar sabaha keşke

Keşke lavanta sürünmüş yıkanmalar
diş macunu lezzetinde alt dudak, bıyık, çene
terlemeler keşke bir daha

Sisli öyküler aklını başından alır şiirin
özlü sözün çetrefili dipte vurgun yemek
kozalak ateşi, kırlangıç dönüşü, burun kökü sızlamaları
en çok ta uykuya varamamak
en çok ta utanmak hayranlığımdan.

Asıl nankörün kelliği-fodulluğu çatlatacak kıçımdan beni

İç, ağla, sonra hışımla duvara gönder kadehi
yırt bu sayfayı,
o uyuz rast şarkıya yapış, züğürt tesellisi (*)
kendine neo-klasiklerden yeni bir tümör edin

Hadi koçum, yarın pazartesi
çivit kokulu gün

23.01.- 06.03.2005

(*) "Bir kendi gibi zalimi sevmiş, yanıyormuş"

İki Satırlık Sarmalar

"ah sen ki baştan sona kedersin"
Bünyamin Durali


hiç bir sözün teselli etme gücü kalmamış bir akşamüstü benimki
sırtımda şekilsiz bir kambura istiflenmiş cevapsız binlerce soru

vazgeçtim, avuç içlerim suskun bir kimsesizliği ısıtamayacak
parmak uçlarım erimiş yalnızlıktan, uzak kal dilimin dikeninden

anlamsızlığına kurban ol durup dönüp geriye bakmanın
kaybetme korkusu gerçeğinden çok sarsalar her bilinci

kösnü kendine mecburdur; it kılıklı, yarınsız, vahşi
tutku efendi sana; ister filizkıranın, ister İsa’ nın eli

sevda gülün dikeni, bir aptalın kahkaha bilmez gülüşü, olsa olsa gülün adı
ama ille de aşk

aşk, çünkü aşk
kadar aynayım sana

kır
çoğalt seni
Fotoğrafım
Çorlu, Tekirdağ, Türkiye
İnsan olgunlaşmaz, olsa olsa acılarını olgunlaştırır.