19.12.2010

Şeb-i Arus / Çorlu






"Ben dostlarımı ne kalbimle ne de aklımla severim.
Olur a
Kalp durur,akıl unutur.
Ben dostlarımı ruhumla severim
O ne durur, ne de unutur..."
Mevlana

8.12.2010

Benim Gülüm Olsa Olsa Kül Kokar

"Sahi abim, bir gül ne renk kokar?"
Mehtap Çalgıç

bir gül ne renk kokar, bilemem
ama kırılmışı yakuti kokar
silivrilisi ablam kokusunda
kalp ağrılısı anam sabrı
bencileyin "ah" kokar

kendi güllerimin kokusunu bilirim ben
gül sevinçse esinti şükür, minnet
bilge gülüm yedi cihan mis kokar

5.12.2010

Rüzgara Vurulan Eskizler - 1




ben meğerse
mevsimler sürecek bir uzaklığı mühürlemişim dudaklarımla
dilimi damağımı kurutan bir küfürbaz yalnızlığı
dönüşü belirsiz şehirlerarası gidişlerin merakını
yüzon kilometrede sabitlenen bir yokluğu

"Beni bu halde görme!" bahanesiyle
kış, bahar, işte sonunda yaz da geçti dedirten
akıl budayan gecelerde "vuslat" diye inleyen

gülüşlerimi yere eğen
coşkulu sesimi kurak derelere çeviren
bu uçsuz bucaksız yürek yangınında
"Sen ne haldesin ey yâr?"ı duyamadan
bir karanlık kuytuda kalakalmışım
meğerse ben

23.08.2010

Can Törpüsü Çapakları

tadını alamam içtiğim çayın
peynirin, şeftalinin, kardinâl üzümlerinin
o bildik kokuları kayıp
arar arar bulamam.

( kalp sancılarının henüz bölemediği annemin yüzü
o doyumsuz mahur nakış yörük semai

her iftarda pestil hoşafıyla söndürülen cehennem
çocuk yüreklerimize babadan yakın Allah’ ın eli

orduevi sineması şölenine koşturan ikibuçuk liralık
oksijen kaynağında ışıyan güleç ağabey bıyıklarından )

canda yalnız düşüncenin
yapış yapış düşüncenin kokusu
sıkıntının, yalnızlığın, sancının…

başınıza geldi mi böyle iş dostlar?


1983 ( 23.08.2010 )

31.07.2010

Şairini Bozan Şiir

*
Her acı kendi ağacının gölgesinde
kendi nefretinin kınında her hınç
ama değil kendi ciğerinde her yangın.

**
Yaşamak binbir renkte aldanışlarla
uzun yolun yolcusu bir şaşkın kervan
her durakta bir telaş, bir sabırsız bekleyiş
nereye, neden ve derdimiz hangisi?

***
Sorular cevaplarımıza sağır
her çaba dipsiz kuyuya bir taş.

****
Sevmek mi, güldük geçtik bir sabah
senin gönül dediğin kırılmış her kuytuda
geceler avucunda kanayan gül olsa da…

*****
Yar, ah yar
kendi sevdamda beni ömrümün sonuna sürükleyen
sesi ah-u zar, içi-dışı tarumar, çilesi har, neşvesi azar azar.

Vazgeç, devam etme şair
Bu şiir seni – beni bozar.

18.05.2010

Düğün Davetiyesi

iki çeşit cümbüş var
ikincisi Zeynel Abidin

üçüncüsü sen ol

17.05.2010

Genetikomania

helva kavurmak için erken
lohusa şerbeti kaynatalım

baba donundan kundaklarımızdan çıkıp ta

Başka Kapılar

her çilingir kendine kilitli
bu sebepledir kendini erteleyip
başka kapılarda debelenmeler

15.05.2010

Bir Sevda Öksesinde

Ah, karartmaya çalıştığım dehlizlerimde en sakin anlarımda ansızın sesinle vuruyorsun beni. Ansızın ve cıvıl cıvıl gülüşlerinle. Ansızın ve aradan onca zaman geçmemiş gibi… Kıvranmalarıma, suskunluğuma, zavallılaşmama o kahredici ilgini zımpara edip öyle abanıyorsun, sesinle öyle kanırtıyorsun ki ömrümün yarısına denk düşen şu mengene zamanı.

Beynimi burgaçlanmaktan kurtarıp kendimden sıyrılmak; insanlara, ağaçlara, hasılı senden gayrı her şeye ilgiyle sarılmak derdine düştüğüm her yeni ışıklı günde senin ısrarcı gölgen. Yirmiüç yıl önceki yüzün, Boşnak lehçeli ağzın ve o buğday sarısı perçemlerin ucunda sallanan iki çakır göz.

(Anlayamıyordum… Gündüz kapıyı açan çilingire teşekkür diye şiir okuduğumda senin sözlerinle kutsadı beni; “Ciğerinizi dilimleyip sözünüze sarıyorsunuz.” Çırılçıplak cinnetimin komşu penceresinden uzatılan çarşafla giydirildiği o akşam herkes senin yüzünle yanaştı bana. Senin ağzınla gülümsedi evliya bıyıklı ambulans şoförü, ivecen polis memuru senin gözlerini takınıp seyretti gözlerimi, ekin demeti saçlarını sencileyin savurup rüzgarıyla kavurdu beni o hemşire.)

Yaşlanmak ne olgunlaşmakmış bir sevda öksesinde, ne de yaralarını örtülere saklayıp çocuk sesleriyle dolu bir bahçenin tadına varmak. Bugün, burada, bu ciğeri ağaç dallarında sürüklüyor ve ardından da kalp yangınımın küllerini eşeliyorsam hala eğer; sen yoksun diyedir. Sen öyle çok yoksun ki, son sözlerini söylemekte olduğunu hisseden bir şairin satırlarında konuşuyorsun ısrarla, sesini gönderdiğin her gün daha büyüyor yokluğun.

İnsan olgunlaşmaz, olsa olsa acılarını olgunlaştırır.

Sesinin kimyası üretiyor bu onmaz kederi, sende kulağımdan gayrı tüm bedenim ah.

19.04.2010

Necasetten Taharet

( Valide Camii Avlusu Senyörü’ ne )



şiirleriniz bayrağıydı sesimizin
öfke ve ümidin renklerinde

arka cebinizde taharet beziymişiz meğer


uzun yol hükmünüz çok hızlı düştü senyör*
mataranızda tuzlu su koktuysa da anında
( çökün bir kuytuya sivuple )

yeter de artar kalanı kıçınızı yıkamaya


*bkz: Fransız Argo Sözlüğü

Elif Şafak Attı Bende

*
Şemsiye pembe donuyla dönüp durdukça
Ala ettim tepesinde
Rumi gayet Rum iii…

**
‘Oh dear!
I want to be a dervish
I will turn all ways novel
Please, no bell…’

***
Semaver söndü, nargile duman, okunmaz ki bu akıllan
Çorlulu Avni Pasha, bu aşk işte bu kadar, sen istediğin kadar kıllan…

------------------------------

Kitapçıda dumur: Pembe donu gri basmışlar ( Yazlık kreasyon! )
Erkek taifesi plajlarda çekinmeden ellerine alabilsin diye…

20.03.2010

Ahlat Ağacı

gelincikleriyle kanayan papatya tarlası gönlüm
zehirini segaha döken güftelerden öğrendim ben dilimi

bir çift beyaz pabuca altı yıl sürgün kaldım
bir boşnak bıçağına yirmi yıldır mahkumum

her bahar yakuti bir gül düşer boynumdan avucuma
ablamın ergenliğini damlar her vişne dalı

neylersin ki yüreğim yaşlı bir serçe kuşu
ko şu ahlat ağacını engin gökyüzü edinsin

20.03.2010 - Çorlu

18.03.2010

Sen Kırdın Gözyaşı Şişelerimi

.
ıssızlıkta bir ağacım
yapraklandır meyvalandır beni

buz kesti elim ayağım
yanaştır esmer gövdeni

utangacım şımart beni
azarlama namuslu kaşlarınla

gevezeyim dinle beni
teslim ol esriten dizelerime

düğün türküleri gibi ışıl ışıl bak
dol balkan çakırı gözlerimin harelerine

..
sen kırdın gözyaşı şişelerimi
yaşama sevincini çivit et
güldür duvarlarımı bu ikindi

...
inanmadıysan terket beni

18.03.2010 - Çorlu

16.01.2010

Son Sayfa

iki kelime bu kadar mı zorlar kalemi
son sayfaya sığmamak için

yaşlanmışım
dünyayla derdim yok sevdadan gayrı
yeminler olsun bu beden fazla bana
bu yokluk fazla

içime ışık ışık düşen kor demir çapakları
hatırsız gündüzlerin
anlamsız sohbetlerin
zamansız nöbetlerin
içime yumruk yumruk vuran kül insan yumakları

ne söyledim her taş yarığında kayboldu
ne güldüm boğuldum keten halatlarla
ne sustum bağırış kıyamet üstümde
ne ağladım elmas yüzüklere cila gözyaşım

okudum
yüreğime bir odacık açayım
yazdım
bir yürekte bir kapıyı çalayım

şarkılar söyledim kahkahası hüngür hüngür
dualar ettim kalbim secdeye çivili

vazgeç
medim

ya iki kelime bilecek haddini
ya son sayfa yırtıp atacak kendini
Fotoğrafım
Çorlu, Tekirdağ, Türkiye
İnsan olgunlaşmaz, olsa olsa acılarını olgunlaştırır.