15.05.2010

Bir Sevda Öksesinde

Ah, karartmaya çalıştığım dehlizlerimde en sakin anlarımda ansızın sesinle vuruyorsun beni. Ansızın ve cıvıl cıvıl gülüşlerinle. Ansızın ve aradan onca zaman geçmemiş gibi… Kıvranmalarıma, suskunluğuma, zavallılaşmama o kahredici ilgini zımpara edip öyle abanıyorsun, sesinle öyle kanırtıyorsun ki ömrümün yarısına denk düşen şu mengene zamanı.

Beynimi burgaçlanmaktan kurtarıp kendimden sıyrılmak; insanlara, ağaçlara, hasılı senden gayrı her şeye ilgiyle sarılmak derdine düştüğüm her yeni ışıklı günde senin ısrarcı gölgen. Yirmiüç yıl önceki yüzün, Boşnak lehçeli ağzın ve o buğday sarısı perçemlerin ucunda sallanan iki çakır göz.

(Anlayamıyordum… Gündüz kapıyı açan çilingire teşekkür diye şiir okuduğumda senin sözlerinle kutsadı beni; “Ciğerinizi dilimleyip sözünüze sarıyorsunuz.” Çırılçıplak cinnetimin komşu penceresinden uzatılan çarşafla giydirildiği o akşam herkes senin yüzünle yanaştı bana. Senin ağzınla gülümsedi evliya bıyıklı ambulans şoförü, ivecen polis memuru senin gözlerini takınıp seyretti gözlerimi, ekin demeti saçlarını sencileyin savurup rüzgarıyla kavurdu beni o hemşire.)

Yaşlanmak ne olgunlaşmakmış bir sevda öksesinde, ne de yaralarını örtülere saklayıp çocuk sesleriyle dolu bir bahçenin tadına varmak. Bugün, burada, bu ciğeri ağaç dallarında sürüklüyor ve ardından da kalp yangınımın küllerini eşeliyorsam hala eğer; sen yoksun diyedir. Sen öyle çok yoksun ki, son sözlerini söylemekte olduğunu hisseden bir şairin satırlarında konuşuyorsun ısrarla, sesini gönderdiğin her gün daha büyüyor yokluğun.

İnsan olgunlaşmaz, olsa olsa acılarını olgunlaştırır.

Sesinin kimyası üretiyor bu onmaz kederi, sende kulağımdan gayrı tüm bedenim ah.

2 yorum:

  1. (...)
    Sezai Karakoç şiirlerinde Leyla'yı Londra'lara göndermişti. Git ve gel. Ne kadarcık Leyla kalabileceksin.
    Kentten Bozkır'a kaçan adamı orada yakaladı bir bilge...O'nun peşine düştü.O da düştü-kalktı. Artık, dimdik'iz...Dik durursan, ağaçlarım bükülmez fırtınalarda...
    (...)
    Cafer Ünal

    YanıtlaSil
  2. Şiirin dizelerinin/imgelerinin arasında, yelkenyepelek gezinen, gezinmek de ne, soluk-soluğa koşuşturan "kavuşmasızlıklar" var. Göğsünün sol yanında kalp taşıyan her insanın (insanın ama, insanımsının değil!) içini-dışını cehenneme dönüştüren bir atmosfer bu. Sonlanırkenki çarpıcılığa bakalım mı: "Sen öyle çok yoksun ki, son sözlerini söylemekte olduğunu hisseden bir şairin satırlarında konuşuyorsun ısrarla, sesini gönderdiğin her gün daha büyüyor yokluğun."

    Diyalektik-düzyazısal şiirin en iyi örneklerinden.

    YanıtlaSil

Fotoğrafım
Çorlu, Tekirdağ, Türkiye
İnsan olgunlaşmaz, olsa olsa acılarını olgunlaştırır.