tadını alamam içtiğim çayın
peynirin, şeftalinin, kardinâl üzümlerinin
o bildik kokuları kayıp
arar arar bulamam.
( kalp sancılarının henüz bölemediği annemin yüzü
o doyumsuz mahur nakış yörük semai
her iftarda pestil hoşafıyla söndürülen cehennem
çocuk yüreklerimize babadan yakın Allah’ ın eli
orduevi sineması şölenine koşturan ikibuçuk liralık
oksijen kaynağında ışıyan güleç ağabey bıyıklarından )
canda yalnız düşüncenin
yapış yapış düşüncenin kokusu
sıkıntının, yalnızlığın, sancının…
başınıza geldi mi böyle iş dostlar?
1983 ( 23.08.2010 )
-
Şiir yazılalı, 27 koca yıl geçmiş aradan. Çeyrek yüzyıldan 2 fazla. Yuvarlak hesapla: 810 ay, 9855 gün eder bu. Gelin görelim ki, şiirdeki duygu yoğunluğu, bugünkü kadar taze, dipdiri. Keşke o kötü günler yaşanmasaymış da; Avni arkadaş da, insanın içine tabaka tabaka hüzünler çöktüren bu hakikatli şiiri yazmasaymış!
YanıtlaSilBunları şundan dedim: "Hayat mı, şiir mi?" diye sorsalar, biliyorum ki, iyi şairlerin hepsi "hayat"ı seçerler.