ben sende kendimi çok özlemişim, hepsi bu
geceleri katıksız bir uykusuzluğa çeviren
içimde ardı ardına kalkan uçaklar gibi
yüreğim omuz başında
soluğum ürkek, küçülmüş kedi yavrusu
ne senin karşıda sarsılmaz durma çabası
ne içi dışı bir sohbetlerin dudaklarımızda kırılması
hiç biri umurumda değil
ben sende çeyrek yüzyıllık kapılarımı yaktım
senin parmak uçlarınla birlikte
bütün özürüm bu
gençliğim ağzımda kocaman bir çakıl taşı
izin ver, kalbim öpsün avucunun içini
-
Şiir ülkesinden firar etmediğini hemen doğrulayan Avni Çakar'ın bu has şiiri, dibine değin yaşanmışlığı ve özengenliği bakımından, bana, iki edebiyat devinin aşağıdaki deyişlerini hatırlattı.
YanıtlaSil"Şiiri önce yaşamak gerek. Yazılması fazlalıktır. Yazarlığım bir meslek değildir, yaşamak bir meslek değildir."- Blaise Cendrars
"Sanat ve edebiyat, hayatımızı kazanmanın bir yolu değildir. Hayatı dayanılır kılmanın çok insani yollarıdır."- Kurt Vonnegut
İnsan, kendi kıyılarına en uzak olandır.
YanıtlaSilKöpek balıklarına aklını ve ruhunu yem etmedikçe varamayacak dingin bir toprağa.
Yaşamak - yazmak ironisini anlamlandırıp, başka insanlara anlatabilmek için, kendi kıyılarımdan uzaklaştım.
Aldatayım dedim canavarları, beynimi ve gönlümü saklayıp kalanlarını attım denize.
Yemediler...
Şimdi kayık kayıp.